Taksim Manifestosu

Bizim sosyal demokratlar yenidoğan gibi, ciltleri çok hassas. Fırtına çıkınca en güvenli liman olarak hep sağcı partileri görüyorlar. ‘Kritik zamanlardan geçiyoruz’, ‘Gün birlik günü’ gibi sözler eşliğinde soluğu sağcıların kucağında alıyorlar.

Mitinglerine belediyenin beleş otobüsleri falan da destek veriyor ya ağızları kulaklarında bütün parti yöneticilerinin. Kolay mo, darbeye karşı çıkıp hem AKP iktidarının gözüne girdiler, hem de Sayın Cumhurbaşkanından aferin aldılar. Ben cumhurbaşkanımızın yerinde olsam bir de Demokrasi Madalyası takardım bunlara. Tabii bunlar da eşek değil, böyle bir jeste karşılık en azından bir demokrasi bileziği hediye etmeleri gerekir. Demokrasimizin gelişimi açısından bu türden madalyalaşmaların çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Yalnız İstanbul Belediyesine de buradan sitem etmek istiyorum, bakın adamlar mitinge siz de katılıyorsunuz diye hakkınızda bir tane bile kötü söz söylemediler. Siz de en azından bir ellişer lira dağıtamaz mıydınız partinin miting düzenleme komitesine, organizatörlere ucuzundan bir sucuk ekmek yaptıramaz mıydınız? Hiç olmadı partinin yöneticilerine birer tabak makarna verilemez miydi? Demokrasimiz için makarnanın da çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Bu aferinlerin, madalyaların, bedava ulaşımların da bir bedeli var tabii. Beleş otobüsle geldin mi ister istemez bir eziklik olur insanda: “Acaba mitingde şunu desek hoş karşılanır mı?” Küçükken, bizim apartmanda çocuklara dondurma ısmarlayan bir teyze vardı. Ben ayda iki top dondurma için kaç sene, kadının pazar filelerini taşıdım. Yanlış anlaşılmasın, dondurma alayım diye gönüllü olarak taşımadım, kadın bana dondurma alıyor diye utandım buna hayır demeye. Üç yıl sonra, bir kere ‘bugün bileğim ağrıyor” dedim de inanmadı kadın “dondurmayı yalarken sağlamdı bileğin” dedi. Hemen çirkefleşti. O günden beridir beleşten korkarım ben. Sosyal demokrat partilerin çekingenliği de ondan, iktidarın gösterdiği şekilde, onların izin verdiği kadar muhalefet yapıyorlar, ‘ama’ demeye bile korkuyorlar, kırk yılın başında bir kere göze girmişler, şimdi yanlış bir söz edip de bir çuval inciri berbat mı etsinler yani?

Benim bu partiyi destekleyen bir arkadaşım var, adam on beş gündür zorunlu olmadıkça dışarı çıkmıyor. Facebook hesabını dondurdu, don gömlekten oluşan bir acil durum çantası hazırlamış evinde tutuklanmayı bekliyor. Kendimi bildim bileli laik bir hukuk devleti dışında tek bir laf etmemiş, dinci bir oluşuma katılmayı bırak, aklının ucundan bile geçirmemiş bir adam evinde korkudan titriyor. Yıllardır FETÖ’yü tetikçi gibi kullanıp her atamasını bizzat kendisi yapan, terör örgütüne açıkça yardım ve yataklık eden iktidar sahipleri ve taraftarları da sokakta zurna çalıp onu bunu suçluyor. Bu davada bir numaralı sanık olması gerekenler değil de bu örgütle uzaktan yakından ilgisi olmayan insanlar korkuyor, bu nasıl iş? Dün aynı arkadaşı aradım “Facebook hesabını donduranların FETÖ’cü olabileceği düşünülerek inceleme başlatılmış” dedim. İyice şaşırdı ne bok yiyeceğini. Akşam baktım, tam dört tane Zeki Müren şarkısı paylaşmış.

Taksim Manifestosu diyerek bir de döktürmüşler ki Magna Carta yanında halt etmiş, ben hemen bastırıp duvarıma astım ama tam olarak okuyamadım henüz. Dün internetten dinlemek için başladım ama dördüncü maddede uyuyakalmışım, bugün beşten yeniden başladım ama bu sefer de ilk dördü hatırlayamadım. Hadi ben çabuk sıkılıyorum ama kendileri de benden çok farklı değil. Başkan tarihe geçecek konuşma yapıyor ama karısı bile ilgilenmiyor, yüzünde “Kemal, allasen bir sus artık” duruşu var, esnememek için kendini zor tutuyor.

Manifestonun bir maddesinde diyor ki “İnsanlar, inançları, kimlikleri, yaşam tarzları ne olursa olsun parklarda özgürce gezebilmeler”. Gerçekten süper bir yaklaşım, kesinlikle katılıyorum, yani Hıristiyan bile olsa gezebilmeleri lazım. Arkadaş özgürlük anlayışındaki sınırsızlığa bakın: Türksen zaten park senin, Kürtsen hadi sen de gel ama burada bitmiyor işte, Ermeni olsan bile gel diyor. Gerçekten de çok ilerici, çok çağdaş bir metin, sadece Türkiye’deki değil tüm dünyadaki parkların girişine asmak lazım. Hatta sadece insanlar değil, kediler köpekler bile gezebilse ne güzel olur parklarda. Hayal tabii.

Bunların bir de senarist versiyonu var, efendim darbeyi bilmem kim planlamış, falanca ülke de destek vermiş, uluslararası konjonktür de buna çok uygunmuş. Bunların kıçındaki donu al, sana tekstil piyasasından girip, Çin’deki kumaş üretiminden çıksınlar. Donumuza sahip çıkalım demektense, don talebindeki artış senaryosu ve dış güçlerin komplosuyla meşgul olmayı tercih ediyorlar.

Sevgili sosyal demokrat parti yöneticileri, size sesleniyorum: Yahu bir kere de işçilere dönün artık yüzünüzü, öğrencilere dönün, sivil toplum örgütlerine dönün. ‘Gün birlik günü’ dedikten sonra bir kere de ülkeyi felakete sürükleyen milliyetçilerle evlilik hayali kurmayın artık. İktidar partisinin parasıyla muhalefet yapılır mı arkadaş? Manifestonun içinde neden acil bir barış çağrısı yok, neden madenlerde ölen işçilerle yandaş idarecilere sırtını dönen öğrenciler için bir birleşme çağrısı yok? Hükümete atamaları şöyle yapın, soruşturmayı böyle yapın dediğinize göre hâlâ bu hükümetten bir beklentiniz mi var sizin? Siz kör müsünüz? Eğer bu yaşananları gerçekten bir demokrasi savaşı olarak görüyorsanız, neden halk sokaklarda tanklara karşı dururken sizin milletvekilleriniz TBMM’nin sığınaklarında saklanacak delik aradı, neden Genel Başkan ve diğer parti yöneticileriniz sokaklara çıkıp direnişe katılmadı. Yok bunu iktidarla eski ortaklarının bir devleti ele geçirme savaşı olarak görüyorsanız çıkıp neden doğru düzgün bunları anlatmıyorsunuz halka?

Ülkeyi bu hale düşüren bir hükümete istifa çağrısı yapmak bile aklınıza gelmiyor mu? Geldiyse bile iç sesiniz demiştir ki “O zaman bize FETÖ’cü derler. Bunlar da FETÖ’cüler gibi hükümetimizi düşürmeye çalışıyor diyerek bizi hedef gösterirler” Hadi gerçeği söyleyin, içinizden bunlar geçiyor değil mi? Eğer kafanız böyle çalışıyorsa kapatın partinizi AKP’ye katılın. Bir umutla Taksim meydanını dolduran yüz binlerce insanı ortada bıraktığınızın farkında değil misiniz? Yağmaya, sömürüye karşı çıkmak yerine, hafiften bir iki söz sallayıp bu hükümetin arkasında durduğunuzu biz görmüyor muyuz? Genel Başkanın haklı olduğu bir nokta var, Taksim Manifestosu gerçekten de tarihe geçecek ancak özgürlük savaşının değil korkaklığın, yılgınlığın ve teslimiyetin ilanı olarak.

Uyarı: Sitede yer alan yazı, haber, görsel ve diğer tüm içerik kurgudur.

Burak Kaya hakkında
Müzisyen, yazar.

2 Comments

  1. yaa çok güzel yazıyosunuz allah kaleminize zeval vermesin:).Kafamda geçen düşünceleri gördüm burda, tuhaflık bende mi anormalmiyim diye düşünüyodum yalnız olmadığıma sevindim:) 1 haftadır tanıdım sizi 1 haftada 34 yazınızı okudum…kendimi normal hissettirdiğiniz için teşekkürler:)

  2. “..hala bu hukumetten bir beklentiniz mi var?” Demek ki var! Darbeden hemen sonra Tayyip, Taksim’e o kislayi yapacagiz isteseniz de istemeseniz de, dedikten sonra..Saraya gidip ‘milli cephe’ toplantisina katilan CHP’den ne koy olur ne kasaba! Isin enteresan yani “tesekkur eden’in kibirliliği; tesekkur icin insanlari ayagina cagirmak. Boyle bir davete icabet edenin……

Yorumlar kapatıldı.