2016

Sen ne biçim yılsın 2016, bitmedin, gitmedin bir türlü. Bak diğer yıllara efendi gibi çekildi gitti hepsi, sen niye yapıştın kaldın üzerimize? Azıcık kendinden önceki yıllara bak, biraz ders alsana, bu zamanda böyle boktan yıl olunur mu? İlk Çağ mı, Orta Çağ mı nerden çıkıp geldin sen? 1916’da bile bu kadar karışık değildi ortalık. Her yıl üzücü olaylar olur, kuraklık olur, ne bileyim bir tüp patlar, üç beş kişi ölür. “Bu da bu yılın felaketi oldu” der, üzülür geçeriz. Hadi en kötü uçak düşer, otuz kırk kişi ölür. Savaş nedir bu zamanda, darbe nedir, bombalarla insan öldürmek nedir bir söyle. Senin zorun ne arkadaş, içinden bir tane mi iyi haber çıkmaz koca bir yılın?

Seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım. Allah bildiği gibi yapsın seni. Gözüne dizine dursun senin gibi senenin. Evet 2016 sana diyorum. Düş artık şu milletin yakasından, gir artık çıktığın yere. Kaybol, git gözümüzün önünden. Keçinin sevmediği ot burnunun dibinde bitermiş, seninki de aynı hesap. Bu kadar sevmediğimiz, bu kadar istemediğimiz şeyi sen ne ara bulup da önümüze yığdın?

Yemin ediyorum bunca pisliği bir yıla dolduralım desek bu 2016’nın yaptığını başaramayız. Tabii nereden bilsin insanlar da bunu adam zannedip takvime sokmuşlar. Saatli maarif takvimi değil saatli bomba sanki, haftanın belli bir gününde patlıyor. Oysa ne kadar iyi niyetliydik biz, 2015’in son günü toplanıp güzel bir yıl için kadehlerimizi kaldırmıştık. Zehir zıkkım ettin içtiğimiz iki kadehi.

Bazı yıllar kötü olabilir kabul ama bir yılın içinde az buçuk da olsa bir iyi niyet, bir güzellik olmaz mı arkadaş? “Haziranda ayıp ettik dur temmuzda düzeltelim” veya “Eylül böyle oldu ama bak ekimde her yan çiçek gibi” denilemez miydi? 2016, eğer senin gibi bir yılın geleceğini bilseydik yeminle söylüyorum 2015’ten direkt 2017’ye geçerdik.

Ey 2016, kana doymadın, pisliğe, yalana doymadın. Kendi yaptıklarından bizi utandırdın, kendin utanmadın. Ülkede en hızla büyüyen sektör mezarcılıkla hapishane inşaatı. TOMA ile biber gazı üretimi dışında ciddi bir kıpırdanma yok. Ne yapayım lan ben böyle ekonomik büyümeyi. Bir geçmiş yılların istatistiklerine bak bir de kendininkine. Sen gelmeden önce turist gelirdi bu ülkeye, şimdi turizmciler teröristler bir uçak kaçırsa da turist inse diye bekliyor havalimanında. İki yıl önce Turizm ve Otelcilik Yüksekokulunu bitirip daha hiç turist görmemiş insanlar var bu memlekette, bilgisayarda internetten turist bakıyorlar. Turist neye benzer, nasıl yürür, diğer insanlar gibi konuşur mu, bunları bilmiyorlar. Şimdi “2016 olaraktan şöyle yaptım, böyle tuttum” diye ortalarda dolanıyormuşsun ama karneni almaya geldiğin gün iki çift lafım olacak sana:

“Öyle bir yıl ki ardında tecavüze uğramış, parçalanmış, yakılmış bedenler var. Her yanda gözü yaşlı anneler. Dön de şu yediğin halta bir bak” diyeceğim. “Ama iyi bak, toprakta iki yanık bedenden fazlası var. Çünkü Anka Kuşu gibi bazen küllerinden doğar bir halk.”

2016, sana diyeceğim, ne yaparsan yap zamanın geçiyor. Ne halt edersen et tükeniyor saatlerin. Her geçen gün, kanlı eldivenlerin ve pimi çekilmiş bombalarınla kendi sonuna doğru gidiyorsun. Bir gün bakacaksın ki ayların bitmiş, haftaların geçmiş, günlerin tükenmiş, hiç bitmeyecek sandığın saatlerin uçup gitmiş. O zaman, aynada yüzüne bakarken bulacaksın kendini:

“Sür’atle nasıl değişti halim,
Almaz bunu havsalam, hayalim.”

Uyarı: Sitede yer alan yazı, haber, görsel ve diğer tüm içerik kurgudur.

Burak Kaya hakkında
Müzisyen, yazar.

1 Comment

  1. Yılın son günü acı bir gülümsemeyle ne güzel özetlenmiş şu koca yıl…

Yorumlar kapatıldı.