(Rakı Dururken) Bira İçmek Kabahat mi?

Dün okuduğum haberde iki doktorun Zonguldak’ta bira içtikleri için Kabahatler Kanunu uyarınca 109.-TL ceza yedikleri yazıyordu. Vallahi ne yalan söyleyeyim ben yıllardır bira içiyorum ama bu kanundan haberim yoktu. Yani böyle bir yere oturunca “bira hamallıktır”, “yine mal gibi bira mı içeceğiz?” falan diyorduk ama olayın bir yaptırımı olduğunu, bira içti diye böyle kırmızı ışıkta geçmiş gibi ceza kesilebildiğini inanın bilmiyordum.

Özellikle kış aylarında ben de pek tercih etmiyorum birayı ama olayın böyle hukuki bir boyutu varsa artık ben yazın da içmem. Tabii burada hukukçuların açıklaması gereken bir konu da 109 liralık cezanın şişe başına mı, kelle başına mı, yoksa masanın toplam hesabına mı yazıldığı. Gerçi ben ne olursa olsun, içmem artık. Zaten biraya zam gelmiş, manyak mıyım ben bir de üstüne ceza vereyim. Eğer sadece 50’lik biraya ceza uygulanıyorsa, arada yolluk niyetine bir 33’lük atarım ama eğer hepsine yazıyorlarsa vallahi de billahi de artık ağzıma sürmem arkadaş. Öğrendiğim kadarıyla Zonguldak’taki uygulamada polisler sadece 50’lik biraya ceza kesip, 33’lük bira içen kişilere nasihat etmişler. Tabii ben para ödemeyi tercih ederim, polisten nasihat dinlemeye, o ayrı.

Şimdi küçük bir hesap yapalım, sen bir biraya bakkaldan alırsan neredeyse on lira para ödüyorsun, mekânda içeyim dersen en az on beş lira. Bir bira da kesmez adamı, en az iki, üç tane götüreceksin, fıstığı mıstığı derken 40, 50 lira arasında paran gidecek. Üstüne bira içtiğin için bir de 109 TL ceza gelecek, etti mi sana 150 lira. Eğer dışarıdaysan bir de işeme parası var ama hadi onu yazmayalım. Ne anladım ben bu işten, 150 lira vereceksem adam gibi rakı içerim. Hem kabahati yok, hem tuvalete insan gibi normal sıklıkta giderim, hem de param cebimde kalır. Aslında böyle bakınca daha iyi olmuş sanki. Ne o öyle, az bir şey kafa bulacağım diye üç litre bira içmek. Akıllı adam işi miydi bunlar?

Ben buradan özellikle devlet büyüklerimize sesleniyorum: Bakın bu kanundaki boşlukların da acilen doldurulması lazım. Yani ben iki bira içtim, karşımdaki bir kasa içti, ikimiz de aynı kabahati mi işlemiş olacağız? İçip mala bağlayanı var, sevişeni var, konuşanı var, hepsinin ayrı kabahatleri olması lazım. Biranın yanında patates kızartması da yedik diyelim, mesela kabahatimiz ikiye mi katlanacak, aynı mı kalacak? Bunların Adalet Bakanlığı tarafından açıklanması lazım. Yok mu bu devletin hâkimi savcısı arkadaş. Gerekirse ben adisyona itiraz ettiğimde, devlet yetkilisinin gelip bana açıklaması lazım. Kabahatimiz nedir, nasıl içmeliyiz, ne kadar içmeliyiz, biranın yanına hangi mezelerden seçmeliyiz, ben nereden bileyim, hukuk mu okudum ben?

Şimdi benim anladığım kadarıyla devlet, içeceksen adam gibi rakını, şarabını, viskini iç ama bira içme diyor. Dayım da derdi aynısını. Kabahat bizde öğretemedik adam gibi rakı içmesini gençlere diye. Tabii onun zamanında parasal bir cezalandırma yoktu, biz gizliden götürüyorduk yine.

Ben bu işlerin hukuk devletine yakışan şekilde, kanunlarla çözülmesi gerektiği görüşündeyim. Yasal haklarımızı bilelim, ona göre içelim. Tabii yerken, içerken bir kabahatimiz olursa onu da itiraz etmeden devletimize ödeyelim. Son bir isteğim de şu olacak: Eski anayasanın ‘Türkiye laik, sosyal, demokratik falan bir devlettir’ diye uzun bir cümlesi vardı, bence artık ona gerek yok. Anayasamızın ilk maddesi şöyle olsun:

“Türkiye Cumhuriyeti, vatandaşların yediğine, içtiğine, haacetine karışılan, gerçekten de aşırı özgür bir hukuk devletidir.”

Uyarı: Sitede yer alan yazı, haber, görsel ve diğer tüm içerik kurgudur.

Burak Kaya hakkında
Müzisyen, yazar.