Şanlı Bir Eğitim Kurumu, Harem

Asrın liderimizin değerli eşi ünlü tarihçi Emine Sultan çok haklı olarak, Osmanlı Tarihinde haremin, saraylı kadınların hayata dört dörtlük hazırlanmalarına hizmet eden ve hayır organizasyonlarının görüşülerek örgütlendiği, çok önemli bir okul olduğunu ifade buyurmuşlar. Yani bütün bir Osmanlı döneminin mucit sultanları, bilgin cariyeleri hepsi harem üniversitesinden yetişmiş. Dünya çapında ün kazanmış, Nobel ödülü almış Osmanlı kadınları bu harem okulunda eğitim görmüşler de bizim haberimiz olmamış.

Cumhuriyet döneminde bize haremle ilgili çok yanlış, yararsız bilgiler verilmiş. Harem, fethedilen ülkelerden esir alınmış genç kızlar arasından padişaha layık görülen güzel kızların seçilerek sarayda padişahın hizmetine sunulmak üzere alıkonulduğu yer olarak öğretildi bize. Bu açıdan bakınca harem, padişahların zevk ve sefa yuvaları oluyordu. Ayrıca haremin, dişli ve gözde cariyelerin, çekemediği, kıskandığı, istemediği diğer cariyeleri hançerlettiği, boğdurttuğu, şehzadelerin ölüm fermanlarının kararlaştırıldığı, hatta padişahların tahtan indirilerek yerine kendi yakınını geçirme kararlarının alındığı bir entrikalar yuvası olduğunu sanıyorduk. Sayın asrın liderimizin birçok konuda, birçokları tarafından kandırıldığı gibi, ulusumuzu da yeteneksiz, kifayetsiz tarihçiler kandırmış. Ne kadar da yanılmışız, nasıl da aldatılmışız!

Çok muhterem Emine hanımefendinin, pek çok kandırılmış yurttaşımız gibi benim de kandırılmış olduğum bu konuda halkımızı bilgilendirmesinin ardından aklıma, sayın yetkililerimize iletilmek üzere bir fikir geldi. Bu muhteşem eğitim kurumunu mutlaka yeniden hayata geçirmek gerektiği fikri. Nasılsa Osmanlı saraylarına taş çıkartacak, ihtişamlı sarayımız da var şimdi. Sayın dünya liderimizin çevresi de, kendisi de zaten orayı bir Osmanlı Sarayı ve külliyesi olarak tanımlamaktalar. Külliye demek, içerisinde eğitim kurumlarının da yer aldığı pek çok kurumun bir arada olması demek. Kendisini, haklı olarak, padişah gibi algılayan liderimizin külliye sarayında harem olmadan olmaz elbette. Gerçi bu devirde ülke fethetmek ve fethedilen bu ülkelerden ganimet olarak genç kızları esir alarak saraya getirmek mümkün olmasa da kendi ülkemizde, sarayın haremine girmek isteyecek, Padişahımıza dokunmanın cennetin kapılarını kendisine sonuna kadar açılacağından emin olan, onun yakınında bulunmanın kırk yıl ibadet etmekle eşdeğer olduğuna inanan, onun kıçının kılı olmaya bile talip olan nice gönüllü kadınlar, kızlar çıkacaktır. Kim bilebilir, bu yüksek eğitim kurumunda görev almış olan bu cariyeler arasından ne bilginler, ne mucitler, ne yetenekler, ne cevherler çıkacağını. Diyorum ki, bütün dünyanın haset ettiği, gıpta ile baktığı bu örnek eğitim kurumunu yeniden hayata geçirmek bir numaralı önceliğimiz olmalı bence. Böylece dünyamızın da ülkemizin de gelişmesine yeni ve büyük hizmetler sunacak nice Hürrem Sultanlar, nice Kösem Sultanlar yetişecektir. Bunların sayesinde dünyanın saygısını kazanacağız.

Bu cariyelerin eğitimini layıkıyla gerçekleştirecek Harem Ağası kadrosunu oluşturmakta fazla bir sıkıntı çekileceğini düşünmüyorum. Sayın dünya liderimiz, devletlü padişahımız istesin yüzlerce ilahiyat hocası ve imam hatip, kendisine yaranmak, yakın olmak için bu göreve koşacaklardır. İktidarsız olsalar da, haremde Huri misali cariyelerin arasında olmanın mutluluğu ve göz, el, ayak zinasının şehveti ile yetinmeyi bilecek, gönüllü olarak hadım olmayı kabul edip, hareme Hadım Ağası hoca olmaya talip olacaklardır.

Büyük Osmanlı döneminin yeniden inşa ve ihyasına haremden başlamak harika bir fikir bence. Böylece ülkemizin saf, temiz insanları da sarayın harem maceralarını dinleyerek, zaten çok mutlu yaşadıkları TÜİK’in istatistikleriyle sabit olan, yuvalarında mutluluklarına mutluluk katacaklardır. Dünyada geçmişi yaşatmayı başaran bir müze ülke olarak bütün ülkelerin dikkatini çekip ülkemize turist akınını da sağlamış oluruz ki para kazanmak için çalışıp yorulmaya da ihtiyacımız kalmaz. Dünya çalışır, kazanır biz afiyetle yeriz. Şimdiden hepimize afiyet olsun.

Bu harikulade proje taslağım için de yetkililerden bir talebim olmadığını herkesin huzurunda beyan ediyorum. Sağlıklı kalın.

Uyarı: Sitede yer alan yazı, haber, görsel ve diğer tüm içerik kurgudur.

İsmail İlhan hakkında
1940 yılında Yozgat’ın Köçek Kömü Köyünde beş çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak doğdum. İlkokulu üçüncü sınıfa kadar kendi köyümüzde eğitmenle okudum. İlkokulun kalanı ile orta öğrenimimi Yozgat’ta tamamladım. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümünü bitirdim. 1976 da Dr., 1982 de Doç., 1987'de Prof. oldum. 6 adet mesleki ve bilimsel kitap ile çok sayıda bilimsel makale yayımladım. 2007 yılında emekliye ayrıldıktan sonra Bursa Belediyesi Türk Sanat Müziği Konservatuvar’ını bitirdim. Keman çalıyor, beste yapıyor ve öykü yazıyorum. Yazarımız İsmail İlhan 7 Nisan 2020 günü yaşama veda etti.

Yorumlar

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.




Loading Facebook Comments ...