Önüne Yatmak

Başta asrın liderimiz olmak üzere AKP’nin üst düzey adamları CHP lideri Sayın Kılıçdaroğlu’na yapmadıkları sövgü, etmedikleri hakaret bırakmadılar. Nedenleri de, çok değer verdikleri yandaş Ensar Vakfı yetkililerinden birinin kendi gözetimine verilmiş küçük çocuklara cinsel tacizde bulunması ve hatta bu masum yavrulara yıllardır tecavüz etmesi olayını örtbas edememiş olmaları. Ne kadar çaba gösterdilerse de olayı kapatmayı başaramadılar. Ama yavuz hırsız misali konuyu başka bir mecraya taşımayı başardılar. Önce, meclisin bu konuyu araştırması için muhalefet tarafından verilen araştırma önergesini kendi oylarıyla reddettiler. Müzakereler sırasında aileden sorumlu, kendini insanlığa ve özellikle çocuklara adamış olan bakan Dr.Sema Hanımın “Bir tek olayla çok yararlı işler yapmış olan güzide bir vakfımızı karalamanıza izin vermem” tarzındaki konuşması sonrasında muhalefet haklı olarak tepki gösterdi. Bakan hakkında meclise gensoru önergesi verildi. Doğal olarak aynı kafa ve aynı zihniyetin oylarıyla bu öneri de reddedildi. Bütün AKP milletvekilleri, hakkında muhalefetin verdiği soruşturma önergesini reddettikleri sayın bakana; “Çok yerinde, haklı ve veciz savunmanızla muhalefeti dize getirip, onların da hakkınızda verdikleri kendi gensorularına ret oyu vermelerini sağladınız, sizi kutluyoruz!” diyerek sayın bakanı tebrik etmek için kuyruğa girdiler.

Konu ile ilgili tartışmalar sırasında CHP lideri Sayın Kılıçdaroğlu “Olayı örtmek için sayın aileden sorumlu bakan birilerinin önüne yatmıştır” cümlesini kullandı. Kıyamet de bundan sonra koptu. AKP’nin ve onun çok saygıdeğer bir hanım bakanının namusuna dil uzatanların dilinin de, kafasının da koparılmasına karar verildi. Çünkü yatmak fiilinin, bu güruhun kafasında tek bir anlamı var. Ne kadar saklamağa çalışsalar da bu anlam bir yerlerden hortlayıp kendini gösteriyor. O da cinsel anlamda yatmak. Bu engellenemez duygu ve arzularını bastırmak için yavuz hırsız kisvesine bürünüveriyorlar ve saldırıya geçiyorlar. “Ne demek önüne yatmak, sen saygıdeğer bakanımıza ‘sen şeyşin’ demek istiyorsun” diye başlayan saldırılarda önce asrın liderimiz Kılıçtaroğlu’na ‘sapık adam’ dedi, ardından onun güdümündeki sürü açtı ağzını, yumdu gözünü. Ne cinsi sapık olduğu kaldı, ne siyasi sapık olduğu.

Sayın asrın liderimiz o kadar kızdı ki, ana muhalefet partisinin genel başkanını yok hükmünde saydığını da ilan etti. “Boş ol” diyerek karı boşadıkları gibi “Yok ol” diyerek koskoca ana muhalefet liderini siyaset alanından sildi valla. Onun nazarında CHP başkansız bir güruh konumuna düştü. Ülkemizin başına yeni bir sorun daha çıktı. Başkansız ana muhalefet sorunu. Kılıçdaroğlu yok hükmünde olduğuna göre CHP diye bir ana muhalefet partisinin de bir işlevi olamaz. İleri demokrasimizin ana muhalefetsiz olması asrın liderimizin umurunda değil ama batılı ülkeler mızmızlanmağa başlayacaklar. Bana kalırsa RTE’nin Kılıçdaroğlunu yok hükmünde sayması istemeden ağzından kaçırdığı bir söz. Onu yok hükmünde sayarsa her Allahın günü kime hakaretler yağdıracak, kime sövüp sayacak merak ediyorum. O hakaretleri, o efelenmeleri, o aşağılamaları bir gün bile yapamasa çat diye çatlar, kaykılır gider alimallah. Bunu da hiç birimiz istemeyiz doğrusu. Huzur ve güven içinde, gül gibi bu cennet ülkemiz ana muhalefet liderinden sonra birde Cumhurbaşbakansız kalırsa Allah muhafaza perişan oluruz valla.

Hadi asrın liderimizin konuşma, hakaret, aşağılama, küfür vb. konularında sonsuz özgürlüğü var, onun için her yerde, her gün konuşuyor diyelim. Diğer AKP’li etkili, yetkili zevata ne oluyor. Yahu siz Kılıçdaroğlu’nu cinsi ve siyasi sapıklıkla suçlayıp yerden yere vurduğunuz sözlerin bir dönem önceki içişleri bakanınıza ait olduğunu ne çabuk unuttunuz. O söylememiş miydi “Reza Zarrabın önüne gözümü kırpmadan yatarım” cümlesini. O zaman neden hiç birinizin aklına çıkıp ona da cinsi ve siyasi sapık demek gelmediydi. Yok hükmündeki CHP liderinin yaptığı aynı cümleyi, görevi masum çocukları korumak olan bir bakanın tecavüzcüleri koruyup kollayan tutumunu eleştirmek amacıyla kullanmış olması. Sarf edilen cümlenin anlamının da, amacının da cinsellikle bir ilgisi olmadığı açıkça bilinirken, kopartılan fırtınanın derinlerdeki karakteri, bilinçaltı cinsel açlık olmalı. Bana inanmıyorsanız bir psikologa, psikiyatriste sorun.

Uyarı: Sitede yer alan yazı, haber, görsel ve diğer tüm içerik kurgudur.

İsmail İlhan hakkında
1940 yılında Yozgat’ın Köçek Kömü Köyünde beş çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak doğdum. İlkokulu üçüncü sınıfa kadar kendi köyümüzde eğitmenle okudum. İlkokulun kalanı ile orta öğrenimimi Yozgat’ta tamamladım. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümünü bitirdim. 1976 da Dr., 1982 de Doç., 1987'de Prof. oldum. 6 adet mesleki ve bilimsel kitap ile çok sayıda bilimsel makale yayımladım. 2007 yılında emekliye ayrıldıktan sonra Bursa Belediyesi Türk Sanat Müziği Konservatuvar’ını bitirdim. Keman çalıyor, beste yapıyor ve öykü yazıyorum. Yazarımız İsmail İlhan 7 Nisan 2020 günü yaşama veda etti.

Yorumlar

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.




Loading Facebook Comments ...