Nadide Kısa Cinayeti: Esir Han’da Kölelikten Maslak Plazalarında Bankacılığa

Osmanlı’da eski Tavukpazarı semtinde, Nuruosmaniye Camisi’nin yakınında bir Esir Hanı varmış. Evliya Çelebi’nin yazdığına göre dört yüzden fazla kişinin çalıştığı Esir Han’da alınıp satılan köle sayısının da binlerle olduğu tahmin ediliyor. Daha sonra Üsküdar’da da kurulan köle pazarları Avrat Pazarı adıyla da anılırmış. Avrat Pazarları bazılarının söylediği gibi kadınların el işlerini satıp ticaret yaptığı yerler değil bizzat kendilerinin alınıp satıldığı yerler. Buralardaki oğlan ve kadınları seçen alıcılar dişlerine, güçlerine, görünüşlerine bakıp pazarlık ederek köleleri satın alırmış. 1847’de Esir Han kapatılsa da köle ticareti sürmüş.

Halen de sürüyor. Bugün Maslak’taki plazalarda ve İstanbul’un pek çok yerinde köle pazarları var. Elbette ufak tefek farklarıyla birlikte. Örneğin bugün adına İnsan Kaynakları Uzmanı denilen kişilere Evliya Çelebi zamanında Esirci diyorlarmış. Bunlar iyi köleleri bulup ticaretini yapan kişiler. Alıcılar da eskiden olduğu gibi kölelerin dişlerine, görünüşlerine, boylarına, götlerine falan bakıp pazarlık yaptıktan sonra onları satın alıyorlar.

Bankalara bakarsanız çalışanlar arasında yamuk dişli, eğri bacaklı, sakat kişileri göremezsiniz ama patronlarına sorsan tabii ki sakatları işe almıyoruz falan demezler. İş ilanlarında prezantabl kişiler arıyoruz derler. Prezantabl, götü güzel olan demektir. Maslak’taki esir pazarlarında köle arayan esirciler, iyi iş yapacak, her işe koşacak, güçlü, güzel kişileri seçip karın tokluğuna çalıştırırlar. Seçilen köleler genellikle kendine bankacı, sigortacı falan derler, kısa bir alanda hareket etmelerine izin verecek uzunlukta zincirleri vardır. Bazıları bu zincirin sonuna kadar yürümediklerinden köle olduklarının henüz farkına varmamıştır ancak bir gün zincir biter. Şaşırırlar.

1995 yılında Garanti Bankası’nda çalışmaya başladım. Daha sonra Denizbank ile Egebank’ta da kurumsal denilen yani firmalara bakılan bölümde, kredi pazarlama ve mali analiz gibi alanlarda çalıştım. Egebank’ta işe başladıktan bir ay sonra banka battı. Ben de bir süre sonra işten ayrılmak zorunda kaldım. Toplamda beş yılı biraz geçti benim bankacılık durumları.

Bankacılık yaşamımın ilk yıllarında hiç unutmam, bir gün müdür bizleri çağırıp komisyon gelirlerimizin az olduğunu söyledi. Elinde bir liste vardı. Müdür oradan kişi ya da firma adı okuyordu. Biz de bundan elli alalım bundan yüz diye sallıyorduk. Eğer müşteri itiraz ederse biz de iade ederiz diyordu birisi. Kesintileri son kez topladık, az bir eksiğimiz kalmıştı. Kalan eksiğimizi de bir müşterinin unuttuğu hesaptan kestik. İlk kez bu çapta hırsızlık yapıyordum. Çok zevk almıştım.

Başka bir bankada demir ticareti yapan müşterimizin akreditiflerini almak için çaba harcıyorduk ancak işi genelde diğer bankalara kaptırıyorduk. Bir gün yöneticimiz firmaya ziyarete gitti ve o günden sonra işler bize gelmeye başladı. Yöneticinin talimatıyla her akreditif açılışında şirketin muhasebecisinin hesabında döviz alışı ve satışı yapıyordum. Bu al-sat işleminin sonunda bankaya kur zararı yazarken, muhasebecinin hesabında bin dolar gibi bir para kalıyordu. Elbette zararına kur veren hazine bölümü işin farkındaydı.

Annem babam beni düzgün bir insan olmam için yetiştirmişti, çok sevinmişlerdi bankada iş bulduğum zaman. Doğrusu bir kere kırtasiyeden kitap yürütmek, bir kez de komşunun şeftalilerini araklamak dışında da hırsızlık yapmamıştım. Bankalar bana hırsızlık yapmayı öğretti, hem de çaldığın için utanmadan. Utanmak ne, bir kutlamadığımız kalıyordu. Hırsızlık deyip de hırsızların hakkını yemek istemem. Onlar en azından kendi hesaplarına çalışıyorlardı. Biz patronumuzun cebini doldurdukça sevinen kölelerdik. Bir gün zincirim bitti, ben yere düştüm. Yerden bakınca her şeyi daha net görebiliyordum.

Geçen hafta Yapı Kredi Bankası çalışanı Nadide Kısa beyin kanaması geçirip öldü. Arkadaşları Nadide Kısa’nın yönetici pozisyonundayken önce bir alt göreve atandığını sonra da gişeye oturtulduğunu ancak on beş yıllık bir bankacı olan Nadide’nin üç çocuğu ile geçinebilmek için istifa etmeyip bu tutuma katlandığını söylemiş. İddialara göreyse Nadide yöneticilerinden baskı görüyordu, psikolojik olarak çok yıpranmıştı. Elbette bunların araştırılması gerekiyor. Ancak bu iddialar doğru olmasa bile bankacılık sektöründeki baskının çalışanlarda yarattığı çöküntüyü çok yakından biliyorum.

Yapı Kredi Bankası, Koç Grubuna ait. Bir konuşmasında vahşi kapitalizme şiddetle karşı çıkan Ali Koç, anlaşılan gazetelere verdiği havalı demeçleri kendi şirketinde unutmuş.

Elbette bu yalnızca Yapı Kredi’nin değil, tüm bankaların sorunu. Umarım Nadide Kısa’nın ailesi ve arkadaşları bunun hesabını soracak bir hukuk mücadelesini başlatırlar. Böyle bir hukuk mücadelesi, bankacıların omuz vereceği güçlü bir direnişe dönüşebilir.

Uyarı: Sitede yer alan yazı, haber, görsel ve diğer tüm içerik kurgudur.

Burak Kaya hakkında
Müzisyen, yazar.

2 Comments

  1. Yıllarca yapi kredi bankasinda bunlar yaşandı. Sene 2011 yapi kredi samsun terme şubesinde insanlar sube muduru yüzünden işinden atildi.

  2. Kölelik anonim şirketi zenci kölelerin prangalarini çözerek eşitsizliği ortadan kaldirdi. Zenci köleler evleri arabalari yazliklari olmadığı için kaçmaya calisirlardi. Kölelik anonim şirketi bu durumu da esitledi bütün ırkların kolelerini mülkiyet için borçlandırdi ve yerleşik kildi. Modern kölelik anonim şirketi kölelere onları kimlerin denetleyeceklerini seçme hakkı da verdi ve böylece bütün köleler daha da esitlenmis oldu. Bütün kavgalar esitlenmis köleler arasında denetçi seçimi için yapılıyor. Fransuva BAGET [ KAMİL ŞENSOY ]

Yorumlar kapatıldı.