Ben Makarna Yiyorum, Dolardan Bana Ne

Bugün dolardan etkilenmediğini sanan üç grup insanla ilgili olarak görüşlerimi aktarmak istiyorum.

1-) Ben Makarna Yiyorum, Dolardan Bana Ne

Bu şekilde özetlenebilecek tuhaf bir mantığa sahip çok sayıda insan var memlekette. Eğer anlamadıysanız konuşma halinde yazmak isterim:

– Abi dolar artmış.

– Artarsa artsın lan bana ne.

– Abi 4,90 olmuş dolar.

– Bana ne yahu, görmüyor musun oğlum sen bizim masayı?

– Aaa pardon abi, ben görmedim tabağındaki makarnayı.

– Hah şöyle. Bana ne kardeşim el âlemin parasından, ben tabağıma bakarım.

Dolar arttı diye bu kişinin tabağındaki makarna en azından o anda eksilmediği için kişi dolardan etkilenmemiş oluyor. Basit bir mantık ama hoş. Ama yanlış.

Sen lokantaya da gitsen, evinde Nuh’un Ankara Makarnası da yesen, köyünde makarnayı kendin de yapsan dolardaki artış ilk olarak sana girecek. Hatta en çok sana girecek. Sen makarnanı yerken hafifçe eğildiğin an harekete geçiyor dolar. İrmik de alsan, paket makarna da alsan, gidip lokantadan da alsan senin beş liralık makarna, dolar arttığı zaman üç liralık makarnaya düşüyor. Çünkü lokantacının gazı, plasiyerin benzini, irmik üretiminde kullanılan buğdayın, arpanın bedeli, o tarlayı sürerken harcadığın mazotun fiyatı arttı güzel abim. Uzun lafın kısası, dolar arttığı için senin tabaktaki makarna sayısı azaldı.

2-) Ben Astar Dikiyorum, Dolardan Bana Ne

– İnternete baktın mı, dolar yürümüş gitmiş.

– Bana ne oğlum dolardan ben astar dikiyorum.

– Abi sen dik gene de, dolar çok yükselmiş. Onu diyorum ben.

– Düşse de artsa da ben aynı astarı, aynı paraya dikiyorum. Bana ne oğlum dolardan.

Bu gruptaki kişi, dolarla iş yapmadığını, bir terzi olarak dolar artışının kendisini hiç ilgilendirmediğini dile getirmektedir. Doğru mu? Değil.

Dolar arttığı zaman senin müşterilerin olan mahalleli yoksullaşacak, belki de işsiz kalacak. Terziye astar diktirecek parası kalmayacak. Bir yandan da astarın fiyatı artacak. İşler düşünce kira parası çıkmayacak. Dolar artışı enflasyonu da tetikleyince ev sahibi bir de bunun üstüne kira artışı isteyecek. Sen o astarı, o dükkânda dikemez hale geleceksin.

3-) Biz Yolumuzu, Köprümüzü Yaptık, Dolar Artsa da Köprülerimiz Yerinde Duruyor

Nah duruyor. Senin 450 milyar dolar dış borcun var. Hadi 900 milyar dolar da milli gelirin olsun. Ama gelirin aslında Türk Lirası. Elbette borcun tamamı bu yıl ödenmeyecek ancak senin toplam borcun milli gelirinin yarısını aştıysa bu artık sıkıştığın anlamına geliyor. Basitleştirirsek senin 1 dolar borcun 8 lira da gelirin var diyelim. Dolar 3 iken senin cebine borcunu çıktıktan sonra 5.-TL para kalıyordu. Dolar 4 olunca, borçtan sonra senin eline kalan para 4.-TL oldu. Yani %25 yoksullaştın. Dolar 5 olunca, senin elindeki para 3.-TL oldu. Yani hem döviz borcu olan firmalar hem de dövizle borçlanmış bir devlet olarak baştan aşağı ayvayı yemiş durumdasın. Bir de firmaların zora düşünce devlete ödediği verginin azalacağını düşünürsek, devletin elindeki para iyice kuşa dönecek. Devlet yatırım yapmayı bırak, para basmadan maaşları bile ödeyemeyecek.

Eğer bu dış güçlerin oyunuysa sen yabancı krediyle Osmangazi Köprüsü’nü yaparken geldin bu oyuna. Dış güçler 20 yıllık dolar borcunu imzalatırlarken sana, sen davul zurnayla kutladıydın bu oyunu. Araç başına 35 dolarlık garanti bugünkü kurla 165 lira ediyor. Köprüde zurna çalan arkadaş, 165 lira verip de geçer misin şimdi sen Osmangazi’den. İster geç, ister geçme devlet bu parayı ödeyecek. Sen bu ülke betonla doldurulurken, ormanlar kesilip caddelerde hafriyat kamyonları dolanırken dış güçlerin oltasına takılmıştın zaten. Mitinglerde zurna eşliğinde oynarken, aslında dış güçlerin oltasında oynuyordun sen. Kurdaki artış, enflasyon, işsizlik, yoksulluk olarak döndüğü gün bil ki bunun asıl nedeni sensin.

Şimdi sana en acı haberi vereyim. O çok övündüğün Osmangazi Köprüsü’nü, Üçüncü Köprüyü, Avrasya Tünelini bir de Marmaray’ı ele alalım. Fazla fazla söylüyorum. Kredisiyle birlikte Osmangazi 3 milyar dolar olsun. Marmaray 2 milyar dolar, Üçüncü Köprü 3 milyar dolar, Avrasya da 1,5 milyar dolar diyelim. Hepsinin maliyetini toplasak, yuvarlak 10 milyar dolar ediyor.

Bundan bir ay önce 1 dolar 4 TL idi. Bugün 4,80 dersek. Bu aradaki 0,80’lik fark şu anlama geliyor. Dolar bazında senin dış borcun aynı dururken, milli gelirin %20 azaldı. Yani 150 milyar doların gitti. Sen bir ayda, yaptığın köprülerden on beş kat fazlasını yitirdin.

Dolar böyle artarsa senin yarattığın milli gelir ileride ancak borcunun faizini ödemeye yetecek. Eğer bu oyun dış güçlerin oyunuysa, sen bu oyuna bile isteye, davul zurna çalaraktan geldin. Bu kadar borcu dış güçler sana zorla mı verdi? Bugün dış güçler diye ağlıyorsun. Türk Telekom, SEKA, Sümerbank, Petkim, Tekel, Tüpraş, Erdemir, Şeker Fabrikaları, elektrik dağıtım şirketleri, limanlar, gemiler, maden işletmeleri, termik santraller satılırken neşen yerindeydi. Sen zurna çalarken gitti lan tüm varlıklarımız. Bu kadar şey satılırken bari borcumuz kapansaydı ama o da yok. Varımızı yoğumuzu sattık ama dış borcumuz da dolar bazında 3,5 katına çıktı.

Borç parayla saraylar yaparken, parayı betona dökerken, hafriyatçıları beslerken davul zurma çal, sonra dolar artıp da ülke köşeye sıkışınca dış güçler diye ağla.

Madem dış mihraklar altımızı oyuyor, ne halt etmeye bunlardan kredi alıp köprü yapıyor, iyicene bunların kucağına oturuyorsun?

Madem dış güçlere karşısın, ekonomi kötü sinyal verince neden İngiltere’ye koşuyorsun? Günümüzde el âlemin parasıyla ağalık yapmak maalesef mümkün değil. Dış güçler de reis falan dinlemiyor. Delikanlılık yapmak istiyorsan üretimin güçlü olacak, dış borcun az olacak.

Hadi benzin bitti, evden işe tabanvay yaptın diyelim ilaç bitince ne yapacaksın? Senin aldığın ilaç dolarla. Birçok sektördeki ham madde dolarla. Nasıl üretim yapacaksın?

Gerçek şu ki yabancı para şu anda senin ülkende bir ay önce satın alabildiğinden çok daha fazlasını alabiliyor. Dış güçler de acımaz, önce her şeyini ucuzlatır, paranın değerini düşürür sonra da donuna kadar alır. Türkiye’deki iktidar biraz daha zaman kazanabilmek için, az bir kaynak girecek diye ülkenin kalan varlıklarını da elden çıkartabilecek bir anlayışa sahip. Kalan varlıklarımızın yabancıların eline geçmemesi için TBMM’nin bir an önce bu zihniyetin elinden kurtulması gerekiyor. Enkazı devralmayalım da iyice batsınlar diye düşünmek elimizdekileri de yitirmemize ve iyice yoksullaşmamıza yol açmaktan başka bir işe yaramaz.

Uyarı: Sitede yer alan yazı, haber, görsel ve diğer tüm içerik kurgudur.

Burak Kaya hakkında
Müzisyen, yazar.