
Bizim iç ve dış politikamızı özetleyecek bir cümle yaz deseler benim yanıtım bu olur. Bütün konuşmalar, gazete yazıları, televizyon tartışmaları buradan çıkıp buraya dönüyor. Herifler üç partiden beş kişi, hem de kravat falan takıp bir stüdyoda buluşuyor, sonra saatlerce birbirlerine bu soruyu soruyorlar:
– Sen falancaya terörist de.
– Ben demesine derim ama sen önce filancaya terörist de.
Tartışma buradan başlayıp buraya dönüyor. Ertesi günün manşetleri buradan çıkıyor: “Falanca Parti’nin yetkilisi filancaya terörist diyemedi…”
Cumhurbaşkanı, başbakan, bakan falan fark etmiyor. Hepsi aynı kafada. Geçen gün durakta şöyle bir konuşmaya tanık oldum.
– Abi falanca demiş ki… (Daha ne dediğini bile duyamadık)
– Oğlum terörist lan o.
– Yapma yahu, ben geçen seçimde ona oy verdiydim.
– Lan sen terörist misin, niye ona oy veriyorsun?
Yani arkadaş hatırı falan da yok, çat diye basıyor damgayı. Acaba diye düşünmüyor. Bizim ülke uzun zamandır bu abinin kafasıyla yönetiliyor. Sunucular programa çağırdıkları adamı sıkıştırıyorlar:
– Falanca için terörist der misiniz?
Konuk da bir türlü demiyor, terliyor, kıvranıyor, böyle kırk beş dakika geçiyor. Sunucu bastırıyor, bu direniyor. Sunucu ‘söyle kurtul’ havasında yüklendikçe yükleniyor.
Ben anlamıyorum lan, ya kalk git programdan ya da terörist de. Yalan yok, bana bu kadar ısrar edilse ben babam için bile terörist derim. Yani ben deyince ne değişecek ki, bütün ülke olarak birine terörist dediğimizde terör işi çözülecek mi?
Ayrıca bu terörist tanımlamasının da bir son kullanma tarihi var. Örneğin, 2015’e kadar Hocaefendi, sonrasında aynı kişiye terörist demeyeni dövüyorlar. Belli bir dönem IŞİD için ‘Bir avuç öfkeli genç’ denilebiliyordu, sonradan terörist oldu aynı arkadaşlar. Yani ‘tamam’ desen bile bunu takip etmek öyle kolay bir iş değil.
PKK’nın ülkede ne kadarlık bir desteği var, bu desteğin kaynağında ne var, bu bölgedeki bazı insanlar neden devlete küsmüş, bunu araştırmaya falan gerek duyulmuyor. Sorunun kaynağı ekonomik mi, demokratik haklar mı, eğitim olanakları mı, eşitsizlik mi, tarihsel kökenleri ne, bunların hiçbiri bizi ilgilendirmiyor. IŞİD ülkede neden bu kadar destek görüyor, bizim din anlayışımız neden şiddete yeşil ışık yakıyor, bunlarla da ilgilenmiyoruz. Biz sadece şununla ilgiliyiz: Filanca için terörist diyor muyuz demiyor muyuz?
Elbette bunun arkası da var. Eğer terörist diyemiyorsan sen de terörist oluyorsun. Eğer dersen de tartışma zemini gidiyor:
– Falanca için terörist diyebilir misiniz?
– Peki diyorum ama…
– Aması yok abi, yani terörist diyorsan artık onunla silahla mücadele etmek dışında bir seçeneğin yok. Teröristle neyi konuşacaksın sen?
Yani desen de demesen de görüşünü açıklama şansın yok. Ak desen susup sıranın arkasına, kara desen hedef tahtasına geçip oturuyorsun. Geriye tek bir çözüm kalıyor: Silah.
Peki, Soylu, Erdoğan ve Çavuşoğlu gibi kişilerin yürüttüğü bu teröre endeksli askeri çözüm politikası bir işe yarıyor mu? Göründüğü kadarıyla hiçbir halta yaramıyor.
Silahlı örgütler Türkiye’nin bu politikası nedeniyle şu an dünyada hiçbir dönem olmadığı kadar popüler olmuş durumdalar. Birçok ülkede kahraman olarak görülüyorlar. Türkiye’nin tezleri kabul görmüyor. Kendine strateji uzmanı diyen bazı kişiler Türkiye’nin dünyaya isteklerini kabul ettirdiğini söylüyor ama gerçekler farklı. Yani sen kendi sınırında Kürtlerle ve Suriye yönetimi ile konuşamaz duruma gelmişsin, Rusya ve ABD ile yani iki emperyalist devletle yaptığın anlaşmalarla övünüyorsun. PYD ile ABD üzerinden, Suriye ile Rusya üzerinden haberleşiyorsun. Ne onlar sana güveniyor ne sen onlara. Sen övünürken ABD Başkanı Trump, PYD’nin başındaki komutana övgüler düzerek kendisini ABD’ye çağırıyor. Sen Rusya ile anlaşmayı duyururken Rusya Savunma Bakanı, senin terörist başı dediğin aynı kişiyle telefonda görüşüyor ve PYD komutanı da Rusya’ya yardımlarından dolayı teşekkür ediyor. Güvenli ortama bakar mısınız?
Dünyada Türkiye’nin itibarı büyük bir hızla düşerken, Türkiye’nin terörist dediği örgütün itibarı aynı hızla yükseliyor. Hiçbir dönemde ben böyle bir şey hatırlamıyorum. Bir ülkenin inandırıcılığı terör örgütü saydığı bir örgütle eşit ya da yakın olabilir mi lan?
Aklı başında bir insan ABD’ye veya Rusya’ya güvenebilir mi? Daha anlaşmanın üzerinden iki gün geçmeden adamlar diyor ki: Bana güvenme, benim bir kolum sende diğeri bunlarda. Hem de gizliden değil, Twitter üzerinden yazışıyorlar. Yani bizden çekinmek gibi bir durum falan da yok.
Bu işin tek sorumlusu AKP mi? Böyle kritik dönemlerde tek vücut olan CHP, MHP, İYİ Parti ve diğerleri de aynı oranda sorumlu bu tablodan. Kemal Abi diyor ki: “İçimiz yana yana tezkereye evet diyeceğiz.” 15 Temmuz oluyor, için sıkılarak Yenikapı’ya gidiyorsun, HDP’lileri hapse atmak için yasa çıkıyor, sen için parçalanarak kabul oyu veriyorsun. Son olarak da bana terörist derler diye korkup, pek popüler yeni belediye başkanlarıyla birlikte silahların arkasında sıra oluyorsun. Barış sözlerin falan hep unutulup gidiyor.
Son sözü Ferhan Şensoy’a bırakayım:
“Savaş yüksek oktanlı gayet boktan bir şeydir”
Not: Şu an devletteki son durumu bilemediğim için gerekli kişilere terörist diyememiş olabilirim. Net bilgi gelince yazıyı düzeltirim.
Yorumlar
İlk yorum yapan olun