Düdük

Deprem konusu yeniden gündeme gelince hemen haber sitelerini taradım. Kısa süre içinde aradığım haberler önüme düşmeye başladı: ‘Deprem çantanız hazır mı?’, ‘Deprem çantasında neler olmalı?’, ‘Deprem çantası nerede durmalı?’ gibi. Evet aradan geçen yıllara karşın çanta konusu hiç önemini yitirmeden gündemdeki yerini koruyordu. Peki ya o? Tedirginlikle başlıkları açmaya başladım. Evet o da yerli yerinde duruyordu. Yıllar geçmiş, köprünün altından çok sular akmış ama çantanın ana öğesi değişmemişti: Düdük.

Dünkü depremden sonra sadece haber sitelerinde değil, birçok evde de depolara kaldırılmış olan deprem çantaları aranıp bulundu. Çantayı eline alanlar hemen içini açıp kontrol ettiler. Şükürler olsun ki düdükler yirmi yıl önce bırakıldıkları yerde duruyordu. Düdüğü olmayan kişiler ise bu sabah erkenden kalkıp kırtasiyelere giderek bu eksiğini tamamladı. Maddi durumu yerinde olanlar daha iyi model düdükler alırken dar gelirliler Çin yapımı düdükler satın aldı. Ama olsun. Sonuç olarak bugün itibarı ile acil durum çantalarımız ve düdüklerimiz hazır.

Bir yanda korku salan açıklamalarıyla deprem uzmanlarının art arda gündeme düşen sözleri diğer tarafta tüm bunlara karşı tek başına savaşmaya hazır bekleyen, depreme karşı en büyük silahımız olan düdüğümüzle yeniden büyük İstanbul depremini beklemeye başladık.

Düdük taşımanın temel mantığı şu: Eğer depremde bina çökerse veya bir şekilde bulunduğumuz yerden çıkamazsak düdüğümüzü çalacağız ve dışarıdakiler bize yardıma gelecek. Peki dışarıda herkese yetecek kadar ekip, ekipman olacak mı? Yoh orası biraz zor işte, çünkü biz yirmi yıldır düdük dışında bir ekipmanla ilgilenemedik. O zaman ikinci bir soru geliyor insanın aklına: Lan oğlum düdük çaldıktan sonra kimse gelmeyecekse ben ne bok yemeye taşıyorum lan bu düdüğü?

Siz son zamanlarda hiç 155’i aradınız mı? Ben geçenlerde bir kere aradım, yarım saat sonra yeniden aradım. Hepsinde “Geliyoruz” dediler. Ama gelen kimse olmadı. Arayıp da “Yahu biz gelemedik ama her şey yolunda mı diye?” soran da olmadı. Sonradan öğrendim, eğer gelirlerse sürpriz oluyormuş. Normali buymuş yani. Rahatladım tabii o zaman.

Yani kimsenin moralini de bozmak istemiyorum ama bu düdükle bu iş olsaydı, başka milletler milyarlarca dolar para harcarlar mıydı lan depremden korunmak için. Onlar bilmiyor mu acaba bu düdük olayını.

Sakın yanlış anlaşılmasın, ben çantanızda düdük bulundurmayın demiyorum, hazırlığınızı düdükle sınırlandırmayın diyorum. Bakın isterse elinizde Japonya’dan alınmış profesyonel deprem düdüğü bulunsun fark etmez. Bu alete fazla güvenmeyin.

Gerçek şu ki 1999 depreminden sonraki yirmi yıllık bir süreyi biz heba ettik. Şimdi dua ile düdük arasına sıkışmamızın ana nedeni bu. Kentsel dönüşüm projeleri depreme göre değil ranta göre yürütüldü. Müteahhitler cebini doldurdu, belediyeler rüşvet çarkına teslim oldu. AKP iktidarı İstanbul’u bir rant alanı olarak gördü. Ormanları yok etti, toplanma alanlarını AVM’lere peşkeş çekti. Mega proje adı altında depreme uygun olmayan ne varsa yapıldı. Peki buna direnmesi gereken CHP ne yaptı dersiniz. CHP’nin itirazları ranta ilişkin konularda değil de başka konularda oldu. Kenti yağmalama konusunda en az AKP’liler kadar açgözlü davrandı CHP’liler. 2010’da Kozyatağı’nda deprem için en uygun toplanma alanı olan semtin en büyük boş arazisine alışveriş merkezi yaptılar. Bir de büyük bir iş yapmışlar gibi ‘Avrupa’nın en falanca AVM’si’ diyerek bu beton yığınını o zamanki genel başkanları Deniz Baykal’a törenle açtırdılar. AKP, kentsel dönüşüm adı altında müteahhitlere İstanbul’u yağmalatırken, CHP’liler de bundan nasiplendiler. İstanbul’daki eski CHP’li belediye başkanlarına bakarsanız çoğunun rezidans zengini veya müteahhit olduğunu, yağmacılarla ortak işler çevirdiğini görebilirsiniz. Bu rezilliğin üçüncü ortağı kimdir derseniz onlar da bu yağmayı ortaya çıkarmak yerine iktidardan yemlenen gazeteciler. Bugünlerde kahraman gazeteci rolü kestiklerine bakmayın kent yağmalanırken meslek ahlaklarını satıp iktidarın yağmasından pay almak için yalakalık yarışı içindeydiler.

Durum bu. İktidarınızdan, muhalefetinizden, gazeteciliğinizden deprem için bu şehre kalan tek şey ne yazık ki bu düdük.

Ben deprem uzmanı değilim. Dolayısıyla büyük bir depremde neler yaşanacağını bilemem ama eğer böyle bir deprem olursa, şimdiden seslerini duyabiliyorum. Sağ kalanlar ömürleri boyunca unutamayacaklar bu düdük seslerini.

Uyarı: Sitede yer alan yazı, haber, görsel ve diğer tüm içerik kurgudur.

Burak Kaya hakkında 153 makale
Müzisyen, yazar.

1 Comment

Yorumlar kapatıldı.