Bin Lirayla Geçinmek

AKP bir taşla üç kuş vurmak denebilecek bir işe imza attı. Yeni uygulamaya göre hükümet işverenlere üç ay ücretsiz izin hakkı tanıyacak. İşveren, adı üzerinde, ücretsiz izin döneminde çalışanlarına maaş falan vermeyecek. İşte tam bu sırada araya devletimiz girecek ve çalışanlara kendi cebinden aylık 1.177.-TL ödeyecek. Ayrıca bu dönemde işveren de kimseyi işten çıkaramayacak. Eğer işten çıkartılırsa hem kıdem tazminatı hem de işsizlik fonundan 10 ay boyunca daha yüksek bir para alabilecek işçiler bu yasa ile üç ay boyunca 1.177.-TL para alacak. 1.177.-TL şu an işsizlik ödeneğinin olabilecek en alt sınırı. Yasanın güzel bir tarafı ise üç ay daha uzatılabilme esnekliğine sahip olması. Yani işler yolunda giderse işçimiz altı ay boyunca çalışmadan para kazanacak.

Şu müthiş zekâya bakar mısınız?

  1. İşten çıkarma yasaklandığı için işsizlik artmayacak;
  2. İşveren maaş ödemeyeceği için işçinin yükü işverenin sırtından kalkacak;
  3. İşçi de bin lirasını devletten alarak hayatını devam ettirecek.

Aha size üç tane fıstık gibi kuş.

Sendikalar dört kişilik bir ailenin açlık sınırının 2.345 lira olduğunu söylüyor. Yoksulluk sınırı ise 7.639 lira. Hükümetin borusunu çalan TÜİK bile asgari geçim standardı olarak iki bin liranın üstünde bir rakam söylüyor. Peki o zaman bin lirayla nasıl geçinecek lan bu adamlar?

Evet, bin liraya bok atanlar gelmeden ben hızlıca görüşlerimi sıralamak istiyorum.

Şimdi, bütün yükü işçinin sırtına atmışlar, bu devirde bin lirayla nasıl geçinilir, işçiler köle mi diyenler çıkacaktır. Öncelikle şunu kabul edelim, oğlum bin lira çok iyi para lan. Tam 150 dolar ediyor. Eskiden falanca ülkede mühendisler yüz dolar alıyor denirdi. İşte AKP’nin sayesinde bunu da ülkemizde görmüş olacağız. Bizim işçimiz başka ülkenin mühendisi gibi kazanacak. Günlük 39 lira ediyor. Hem de oturduğun yerden alıyorsun, her gün çatır çatır ödeniyor bu para.

Ben hükümetimizi koruyup kollamak adına bu konuları irdelemek istiyorum. Bin lirayla dört kişilik bir ailenin nasıl geçinebileceğini örnekleriyle anlatacağım. Elbette işçilerin durumunu biliyorum, çoğunun evi kira, esnafa borçları var, çocukların okul masrafı desen hiç bitmiyor ama tüm bunları aşmanın da yöntemleri var. Sözü uzatmadan bin lirayla nasıl geçinilir, kriz nasıl fırsata çevrilir, hemen maddeler halinde sıralıyorum:

Bin Liralık Maaşınız Sayesinde Ev Sahibiyle Yakınlaşma Fırsatı Yaratabilirsiniz

Bugüne kadar kiranızı hep para ile ödediniz ama bugün artık paranız yok, çünkü devletin size vereceği bin lira kiranızı karşılamaya bile yetmiyor ki siz bununla yemek yiyecek, akrabalara gidecek, #bizbizeyeteriz kampanyasına katılacaksınız. Bu durumda ev sahibinizi arayarak bir konuda fikrini almak istediğinizi söyleyin. Ev sahibiniz isteksiz de olsa bunu kabul edecektir. Görüşmenin başında artık paranız olmadığını ve kirayı nasıl ödeyeceğinizi bilmediğinizi söyleyin. Bunu söyledikten sonra susun. Ev sahibiniz sizi yönlendirecektir. Onun talimatlarına göre ödemenizi yapıp evinize dönün.

Çocuğu Okuldan Alıp Oto Sanayiye Vermek Sanıldığı Kadar Kötü mü?

Uzmanlar, çocuklara sorumluluk vermenin önemini anlatıp duruyorlar. Söyledikleri şey ise çocukların üretime katılmaları, bir iş ortamına girmeleri gibi şeyler. Bunları okulda öğrenmenin mümkünü yok. Zaten okular da uzaktan eğitim verdiğinden artık çok bir anlamı kalmadı bu okul işinin. Çocuk oto sanayide hiç para kazanmasa bile evden bir öğün yemek eksilir. Ancak oto sanayinin asıl katkısı elbette okul ücretlerinin ödenmemesi nedeniyle olacak. Zaten bugün ana babaları dışında herkes biliyor ki çoğu çocuğumuz okusa da okusa da bir şey olacak durumda değil. Bu sayede hiç yoktan bir meslek öğrenebilir. Bence bir çocuğun test çözüp LGS’de bilmem kaç puan almasındansa şanzıman söküp takması çok daha önemli. En azından “Bu dünyada ben ne boka yarıyorum?” sorusuna verebileceği iyi kötü bir yanıt oluyor çocuğun. Kendine olan güveni artıyor.

Veresiye Olayını Başka Türlü Düşünerek Hayatınızda Yeni Bir Kapı Açabilirsiniz

Veresiye denilen şey, parası ileri bir tarihte ödenmek üzere yapılan alışveriş anlamına geliyor. Esnafımız borçları bir deftere yazarak biriktirirken, emekçi kardeşimiz de maaşını aldıkça veya eline bir yerden para geçtikçe bu borcu kapatarak sıfırlıyor. Esnafla emekçi arasındaki bu ilişkiye veresiye döngüsü adı veriliyor. Biz bu ilişkiyi ters yönlü bir ilişkiye çevirdiğimizi düşünelim. Yani emekçi kardeşimiz ters dönsün esnafta biraz öne doğru eğilsin. Hatta mümküne esnafımız emekçi kardeşimizi belinden hafifçe kavrasın. Alın size veresiye. Hem deftere de gerek yok. Borcun tümüyle kapanmasını sağladığı için orijinaline göre çok daha mantıklı bir uygulama.

Tabii ben burada bir hatırlatmada bulunmak istiyorum: Lütfen veresiye uygulamasını sadece borç kapatmak için yapalım, borç sıfırlandıktan sonra artıya geçmek için buna başvurmayalım.

Benim aklıma başka bir şey gelmiyor, dolayısıyla önerilerim bu kadar. Zor bir dönemden geçiyoruz ve burada en önemli görev de emekçilere düşüyor. Görev değil de özveri dersek belki daha iyi anlaşılır. Bin lira maaşla kira da ödenir, yeme içme masrafı da çıkartılır, daha başka pek çok şey de yapılabilir. Özvermek suretiyle bunların hepsi yapılabilir…

Uyarı: Sitede yer alan yazı, haber, görsel ve diğer tüm içerik kurgudur.

Burak Kaya hakkında 153 makale
Müzisyen, yazar.